Sürekli beni gözlüyor. Yağmurlu bulutların arasından bile.
- Bana bakma.
Harabe halinde bir şehir. Terketilmiş. Umutsuzluk içinde. Boşluk içinde.
Vücudum titriyor. Böyle titremek istemiyorum. Eğer vücudumu istediğim gibi hareket ettiremiyorsam...ben gerçekten ben miyim.
Yağmurun arasından bir ses duyuyorum. Sende kimsin. Bu kadar soluk olmanın nedeni soğuk mu. Yoksa zaten bir ölü olduğundan mı. Saçlarından gözlerini göremiyorum.
- Bana bakma.
Gözlerini göremesem de... mutsuz olduğunu biliyorum. Üzgün olduğunu.
Sadece ona baksam. Bütün dünyam onun gözlerinden yansıyanlar olsa. Onun dünyası da benim gözlerimden yansıyanlar. Tatlı sesi kulağıma geliyor:
- Seni öldüreceğim.
Yavaşça bana doğru yaklaşıyor. Güzel kokusunu alabiliyorum. Gerçekten üzgün görünüyor. Şimdi anlıyorum. Aslında bunu benim için yapıyor.
İyice bana yaklaştı. Beni öpmeye başladı. Vücudumu koca kılıcı ile keserken. Acı hissetmiyorum. Sanki bana narkoz veriyormuş gibi. Ama önemli değil. Merak ediyorum gökyüzü neden bu kadar bulanık. Yağmurdan mı... yoksa gözyaşlarımdan mı...
Peki bizim olan gökyüzü nerede...
İlkokuldan beri sürekli birinin beni izlediğini hissederdim. Sürekli gözetleniyormuşum gibi. Küçükken bu konuda bir fikrim vardı "kesinlikle tanrı beni gözlüyor". Ama nedense artık bundan emin değilim. Sürekli gözleniyorum ama kim tarafından. Hatta bu konuda ilkokuldayken biri yazı bile yazmıştım başlığını bile hatırlıyorum: "Bu gözler kimin gözleri"
Gene o his. Biri bana bakıyor. "Kim var orada?". Arkamı hızla döndüm. Ama odam da tek başımayım.
Ben Nishijou Takumi. 17 yaşımdayım, Sumei Kolejine gidiyorum. Liseye giderken ailemin yanından ayrıldım. Babamın işlettiği bir binanın çatı katında bir konteynirda yaşıyorum. Ensue diye online bir oyun oynuyorum. Aslında oyunun benim için çok önemli olduğunu söylemeliyim. Oyunda ben bir tanrıyım. "Saygı, güç" hepsine bu oyunda sahibim.Ama gerçek dünya tehlikeli insanlarla dolu. Kendini akıllı sanan canlılarla. Ama ben burda rahatım. Kendi üssümde rahat bir yaşamım var.
Okula gitmeyi pek sevmiyorum. Aslında insanların olduğu yerde rahat edemiyorum. Okula gitmek bir eziyet gibi. Ama derslerimi de geçmek zorundayım çünkü ailem bana para vermeyi kesebilir. Bu yüzden bir çizerge yaptım. Minimum sayıda okula giderek sınıfta kalmama çizergesi.
İşte bu Seira-tan. 1/8 boyutunda yüksek kalitede. Gerçekten 3-D kızlar ilgimi çekmiyor. Seira-tan varken kim onlara bakar ki.
İnternetten konuştuğum kişilerin sayısı oldukça azdır. Genellikle de Grim ile konuşuyorum. Benle aynı oyunu oynuyor.Bu arada oyunda iken veya chat yaparken birinin beni izlediği duygusundan kurtulabiliyorum. Neyse Grim ile çeşitli konularda konuşuyorduk. Grim, Shogun diye birinden bahsetti. Kendisi bir "Lord" imiş. Daha sonra bana sormadan konuşmaya çağırdı.
Shogun da ekranımda belirdi ama bana selam bile vermedi. Ben bu oyunda bir tanrıyım bana selam vermemekte ne oluyor. Ama internetten ögrendiğim, asla böyle şeyleri kafaya takmamak gerektiği. Böyle kişiler için sinirlenmeye gerek yok.
Grim bana son günlerde ki olayları anlattı. Bazı cinayetler işlenmiş. Bana da fotograflarını atmak istedi. Ama ben kanlı şeylerden nefret ederim. Arkadaşlarım bana bazen böyle fotograflar atıp eğlenirler. Ne zevk alırlar anlamıyorum. Neyse bu olaylara "New Gene" ismini takmışlar. İnternetten arama yaptırdım. İki tane olay görünüyor. İlki 5 ögrencinin çatı katından atlayıp intihar etmesi. Ancak aileleri asla onların intihara meyilli olmadığını söylüyor. İkinci olay ise bir adamın öldürülmesi. Öldürüldükten sonra karnını açıp bir fetus koymuşlar.
Bu sırada boğazımda soğuk bir şey hissettim. Tanrım hangi insan böyle birşey yapabilirki. Bebek ile adam arasında herhangi bir kan bağı bulamamışlar. Bebeğin annesi hakkında da herhangi bir bilgi yok.
- "Birisi beni izliyor". Arkamı döndüm. Gene kimse yok.
Bir süre daha konuştuktan sonra Grim konuşmadan ayrıldı.
Bu sırada Shogun bana bir link attı. Onun varlığını bile unutmuştum. Uzantısına bakarsak bir resim olmalı. Kim tanımadığı insandan bir resim kabul ederki.
- Eğer bu resme bakarsan hayatın değişecek.
Ah, yapma ben bu numaraları yemem. Bana virus bulaştırmak için daha etkili şeyler bulmalısın. Bu sırada Shogun da benimle aynı bölgede yaşıyormuş.
Birden bire bana birsürü link atmaya başladı. Yüzlerce "images/19651 -2 -3 -4" diye gidiyordu bu linkler.
Gene arkamı döndüm. Biri beni izliyordu. İçime bir terör duygusu yerleşti. Hani bir korku filmi izledikten sonra banyoya veya yatağa gitmeye korkarsınız ya. En azından küçükten. Bende şu an o duyguyu yaşıyorum.
Yeter artık bu oyun. Ancak bir anda... parmağım kontrolsüzce linklerden bir tanesine bastı.
- Olamaz.
Aslında kontrolsüzce kelimesi yanlış. Başka birşey ama açıklayamıyorum.
Kanlar içinde bir görüntü. Birisine küçük bıçaklar saplanmış. Binlerce. Sanki bir sanat gibi. Tam anlamıyla bir vahşet.
Başıma ağrılar girdi. Zaten böyle görüntüleri sevmem hiç. Ama bu seferki ama böyle somut bir duygu bıraktı ki. Sanki oradaymışım gibi hissettim. Sadece birkaç saniye bakmış olsam bile.
Hemen pencereyi kapattım. Ancak Shogun'un son mesajını gördükten sonra
"Bu gözler kimin gözleri."
Bugün kötü bir gün. Çünkü çizergeme göre okula gitmeliyim. Okula gitmek benim için büyük bir eziyet. Başka insanlarla konuşmayı veya bakışmayı sevmiyorum. Beni aşagılık bir canlı gibi görüyorlar. Bunu hissedebiliyorum. Konuşmakta da sorumun var. Konuşurken rahatsız oluyorum kolaycana konuşamıyorum. Okulda da zaten pek arkadaşım yok. 3-D dünyası beni ilgilendirmiyor. Burada sadece eziyet var. Misumi-kun benle konuşan tek kişi okulda. Genelde o anlatır ben pek konuşmam. Genelde okuldaki kızları nasıl tavladığını anlatır. Hayatında hiçbir amacı olmayan bir insan işte. Bu sefer de okulda ki bütün kızları tavladığını anlatıyor. Ne gereksiz.
- Bu arada son olayları duydun mu. Bu civarlarda cinayetleri.
Misumi beni gerçekten şaşırtmıştı. Demek başka olaylar ile de ilgileniyormuş. Ancak anlattığı konu hiç hoşuma gitmemişti "New Gene" . Bu konunun ismi bile soğuk terler dökmem için yeterliydi.
- Duyduğuma göre cinayet yerinde güzel bir kız görmüşler, düşünebiliyor musun.
Evet şimdi neden bu konuyla ilgilendiğini anladım. Arkadaşım katil bir kıza ilgi duyacak kadar gerizekalı.
- Olay yeri buraya yakınmış bir bakmaya ne dersin. Katil cinayet yerine tekrar gidermiş diyorlar.
Hayatım da tehlikelerden nefret ederim. Belli çok küçük bir risk olabilir ama neden böyle birşey yapayım ki.
Okuldan sonra bir internet kafeye girdim. Kafede farklı bir karakteri oynuyorum. Böylece tamamen farklı bir atmosfer oluyor.
Kafeden çıkıp evime doğru gidiyordum. Her tarafta insanlar. Aslında insan görünümlü kadın ve erkekler. Birbirleri ile ilişki kurmaktan başka bir işe yaramayan canlılar.
Sokakta ilerlemeye devam ediyordum. Daha sonra bir yerde durdum. Karanlık izbe bir yer.
Gene aynı sahne. Başka bir dünyanın duygusu. Buraya ait olmayan bir yer. Çöplerin kokuları. Karanlık hava. Bir dakika "gene" mi.
Ne duygu da neyin nesi. "De ja vu" . İzlendiğim hissi. Ama bu sefer daha kuvvetli. Arkamda duruyor sanki. Çocukluğundan beri bir oyun oynardım. Arkamda biri var hissine kapıldığım zaman, buna dayanmaya çalışırdım. Eğer arkama dönersem kaybederdim. Tek kişilik bir oyun bu.
- Git başımdan................ Bu gözler kimin gözleri.
Oyunu kaybettim. Arkamı döndüm, sadece karanlık sokaklar.
Bu sırada metalin sesi kesildi. Bir ses olduğunu kesilince farkettim. Sürekli olduğu için varlığından haberim yokmuş.
Korkutucu bir sessizlik var. Normalde arabaların kornaları veya insanların konuşmalarını duymam gerekirdi. Ama hiçbiri yok. Bir an durup seslere odaklandım. Ama hiçbir ses yok. Bir an kulaklarımda bir sorun mu var diye düşündüm. Bağırmak geldi içimden, ama buna cesaret edemedim.
Birden bir gürültü duymaya başladım. Sanki birisi duvara metal birşey çakıyordu. Sürekli, durmaksızın. Sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Köşeyi döndükten sonra yerde birşey parladığını farkettim. Birşey mi demiştim. Yüzlerce imiş. Yüzlerce "şey". Kazık gibi ama artı şeklinde, haç gibi ama haç değil. Bir tanesini elime aldım. Bu ne olabilir ki?
Sesi hala duyuyordum. Artık ayaklarım kendiliğinden sese doğru gidiyordu. Acaba merak duygusu muydu bu. Yoksa sessizlikten kurtulmak mi istiyordum. Alman masalına dönmüştü kafamda olay. O çocuklarda kendiliğinden tuzağa gitmemiş miydi. Hala ilerliyordum. Ses gittikçe kuvvetleniyordu. Bir adım sonra köşeyi dönecektim. Kendimi göreceklerime hazırlamış mıydım?
Kırmızı. Tamamen kırmızı. Parlak kırmızı.
"................"
İlk düşündügüm bu sahneyi daha önce gördüğüm. Birde "gerçek" gibi görünmediği. Bütün duygularım uyuşmuştu. Terör kaplamıştı içimi. Bir "şey" duvara çakılmıştı. Yüzlerce kazık ile. Heryerinden kan çıkıyordu. Nefesimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Ağzımın tamamen kuruduğunu farkettim. Anlamıştım. Bu şey...
" Bir insandı."
Duygusuzca. Merhametsizce. Bu olayı açıklayabilmek çok zor. Ve önünde bir kız vardı. Onun yaptığını biliyordum çünkü elinde birçok kazık vardı. Arkası dönük olduğundan nasıl bir ifade taşıdığını bilmiyordum. Bir üniforma giyiyordu. Sumei Koleji. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Bir anda bu anı nerden hatırladığımı anladım. Resim. Shogun bana bu sahnenin resmini atmıştı!!
Farkında olmadan bir ses çıkarmıştım. Kızın kanlarla kaplı omuzları titremişti. Bana doğru döndü. O...birisini öldürmüştü. Anlamsızca bana doğru bakıyordu. Bir an sanki beni tanıdı. Yüz ifade değişmişti. Sevinmiş gibiydi.
- Çok mutluyum.
Ne için mutlusun.Daha önemlisi böyle bir durumda nasıl bana bakıp gülümsüyorsun? Normal durumlarda bile kızlarla konuşmakta sorun çekerim. Şimdi ise karşımda kanlarla kaplı katil bir kız var. Hemen evime gitmeliyim. Ne olursa ol...
- Taku...
?!... Bu nasıl olabilir. Daha beni ilk defa görüyor ve ismimi de söylemedim.
- Sadece seni görmek istedim.
Bu kız...bir şeytan.
Bağırarak koşmaya başladım. Kör gibiydim, önümü görmüyordum. Nefes almakta bile zorlanıyordum sadece umutsuzca koşuyordum. Sadece bir ara arkamı döndüm o "şey" beni takip ediyor mu diye.
Bilgisayarım başındayım. Ter içinde kalmışım. Neler oluyor. Gene bir hayal mı gördüm. Benim için bile çok "gore" bir hayal bu. Kalbim hala deli gibi atıyor. Biraz kola içmek iyi gelir. Dolaba uzandığım sırada elimde birşey olduğunu farkettim. Öyle sıkı kavramışım ki elimde birşey olduğu duygusu kaybolmuş. Bu bir...kazık.
Olamaz. Bu bir hayal değil miydi. Tamamen dağılmış bir haldeyim. Bir cinayeti görmüştüm. Katilde benim yüzümü gördü. Artık büyük bir tehlike altındayım. Biraz organize olabilmek için bildiklerimi bilgisayar ekranına yazmaya başladım.
Shogun - > Gizemli kız
Gizemli kız -> katil, şeytan
Ama ben oyundan nasıl buldu. Daha önemlisi gerçek bilgilerimi nasıl ele geçirdi. Kesinlikle beni öldürmeye çalışacak. Adımı ve emailimi biliyorsa adresimi de bulması zor olmasa gerek. Başımı ellerimin arasına aldım. Çok kötü hissediyordum.
Ölmek istemiyorum.
O sırada bir ses duydum "Takii". Seira-tan benle konuşuyordu. " Korkmana gerek yok Taki. Polisler er geç onu yakalayacaktır. Ama sen de gardını düşürmemelisin. Artık kimseye güvenmek yok. 3-D dünyasında herkes sana zarar verebilir. Burada ikimiz mutlu oluruz"
Evet Seira-tan haklıydı. Tek yapmak gereken beklemek. Karımdan beklediğim gibi gene çok mantıklı konuşmuştu. Artık kimseye güvenmemeliyim... kimseye.
Soğuk bir hava. Dışarda pek kimse yok. Bir kız köprünün başında şarkı söylüyor. Aslında oldukça güzel bir sesi var. Kalabalık bir yerde söylese baya bir dinleyici toplar. Ama burada tek başına. Sanki rüzgarın sesine karşı söylüyor:
~Binlerce kazık... senin acın oluyor... ve artık serbestsin~. FES karanlığa doğru bakıyordu.
- Bu gözler kimin gözleri.
3 yorum:
>__< bu yazıyı okumadan önce pek VN oynayasım yoktu ama şimdi daha bir ilgimi çekti bir ara senin direktiflerinle kurup denicem ^_^ kesinlikle..
Bunların mini PSler var ya onlarda oynanan ingilizce versiyonları yok mu acaba?
Oyunun ne yazıkki herhangi bir ingilizce versiyonu yok resmi olarak, fansub olarak yayınlanmış bir yama ile japonca oyunu ingilizceye çevirebiliyoruz. Windows ortamından başka yerde çalışması olanaksıza yakın o yüzden.
Başka oyunlar için araştıracağım ama ilk adım C;H olmalı :P
Bora çok iyi yazmışsın, hakikaten animede olmayan pek çok detayı okudum. Helal olsun.
Kutay
Yorum Gönder